Okula başlıyorum
Ailem beni henüz yedi yaşına girmeden okula göndermeye karar verdi. Okula gidersem benim için daha iyi olacağını düşünmüşlerdi.
Karlar bata çıka okula gidip gelişimi hatırlıyorum. Öğretmenimin eşi de astsubaydı ve onlar da bizim lojmanlarda oturuyorlardı. İyi bir insandı ve ağabeyimi kaybettiğimi bildiğinden benimle çok ilgilendi.
Ağabeyimi kaybetmiş olmamın ağır etkisini henüz üzerimden atamamıştım. Bir gün anne ve babamın bana almış olduğu kitapları aldım ve hepsini yırttıktan sonra pencereden aşağı attım. Annem yaptığımı görünce ne yapacağını şaşırdı. Belki de ağabeyimi kaybetmiş olmanın acısını bu şekilde dışa vuruyordum.
Annem ve babam yalnız kalmamı istemediler ve bir erkek, bir de kız kardeşim oldu. Erkek kardeşime ölen ağabeyimin adını verdiler.
Babamın tayini Sarıkamış'tan Adana'ya çıktı. Sarıkamış'ta üç yıl kalmıştık. Adana yazılar çok sıcak oluyordu. Karataş, Adana'nın bir ilçesiydi, ama biz Adana'da bulunan askeri lojmanlarda yaşıyorduk. Babam hergün Karataş'a gidip geliyordu.
Karataş'ta bulunan Amerikan üssündeki Amerikalılar bazen üste parti veriyorlardı. Üste çalışan Türk görevliler ve aileleri de bu partilere davetli oluyordu. Bu partiler bizim için ilginç fakat aynı zamanda eğlenceli de geçiyordu. O zamanlar pek İngilizce bilmiyordum. Öğrenmeyi istiyordum ve bunun için elimden geleni de yapıyordum.
Üsteki bu partilerde Amerikalıların bazı rahat davranışlarını görüyorduk. Toplum içinde bu kadar rahat davranabilmelerini oldukça garipsemiştik. Onları bu davranışlarından dolayı kendi aramızda yadırgıyorduk. Buna rağmen diğerleri gibi olmayan ve farklı davranan askerler de vardı. Onlar diğerler gibi alkol alıp çılgınca davranışlarda bulunmuyorlardı.
Bir gün bu üste verilen partiden eve dönerken içinde bulunduğumuz araçta İngilizcesi pek de fena olmayan diğer ailenin oğlu Amerikalı bir askerin ona İsa Mesih ve Kutsal Ruh hakkında bazı şeyler söylediğini anlatmıştı. Kutsal ruh'u ilk defa bu çocuktan duymuştum.
Okulda başarılı bir öğrenci değildim. Her sene birçok dersten başarsız oluyordum ve sonunda da bütünlemeye kalıyordum. Tek sorunum bu değildi. Arkadaş seçiminde de yanlış davranmıştım. Bir gün arkadaşlarımdan biri bana babasının cebinden para çaldığını ve babasının bunu fark etmediğini söyledi. Aynı şeyi yapma fikri kafamda uzunca bir zaman dolaştı. Sonunda bunu denemeye karar verdim. Babamın cebinden küçük bir miktar para çaldım. Babam fark eder diye önceleri çok endişelendim. Sonra babamın bir şey fark etmediğini düşünerek bu kötü alışkanlığıma devam ettim.
Benim için her şey bu kadar iyi gitmedi. Bir gün babam beni yanına çağırdı ve cebinden para alıp almadığımı sordu. Babam bunu sorunca çok korktum ve yalan söyledim. Israrla bana aynı soruyu sordu ve doğruyu söylememi istedi. Ona her seferinde böyle bir şey yapmadığımı söyledim. Babamın durumu etmesinden dolayı çok korkmuştum, ama bu kötü şeyi yapmayı da bırakmamıştım. Babamdan hala para çalıyordum. Babam sonunda sinirlerine hakim olamadı ve beni dövdü. Ona bir daha böyle bir şey yapmayacağımı ağlayarak defalarca söyledim. Bu kötü alışkanlıktan babamdan dayak yemeye devam etmeme rağmen nedense uzunca bir süre vazgeçemedim.
Okulda derslerim zaten kötüydü ve sonunda bütünleme sınavını da veremeyerek sınıfta kaldım. Orta üçüncü sınıfa kadar öyle ya da böyle bir şekilde gelmiştim ama şimdi bu seneyi tekrarlamam gerekecekti. Aklım henüz başıma gelmemişti. Babamın da sabrını hem derslerimdeki başarısızlığımdan dolayı epeyce taşırmıştım.
Bu arada babamın tayini Adana'dan Kuzey Kıbrıs'a çıktı. Adana'da altı sene kalmıştık. Kıbrıs'a gidecektik, ama babam beni götürmek istemedi. Polis olan dayım Hatay'ın Erzin ilçesinde görevliydi. Beni onun yanına göndermeye karar verdi. Dayım çok disiplinli bir insandı. Babam sanırım dayımın beni adam edeceğini düşünmüştü.
Erzin'de yaklaşık altı ay kadar kaldım. Bu arada babam, annem ve kardeşlerim Kuzey Kıbrıs'talardı. Ailem beni özlemişti ve onları ziyarete gelmemi istiyorlardı. Böylece ailemin yanına, onları ziyarete gittim. Babam onu birçok kez hayal kırıklığına uğratmış olmama rağmen beni Türkiye'ye geri göndermek istemedi ve yanlarında kalmamı istedi. Bu şekilde ben de Kıbrıs'ta ailemin yanında yaşamaya başladım.
Kendime arkadaşlar edinmeye başladım. Bu sefer arkadaş seçiminde daha dikkatli davranmaya çalışıyordum. Okulun ilk günlerinde sınıftaki çocuklarla tanışırken içlerinden biri bana çalışkan yoksa tembel mi bir öğrenci olduğumu sordu. Çalışkan bir öğrenci olduğumu söyledim. Ona yalan söylemiştim, ama bu aynı zamanda benim çalışkan bir öğrenci olma isteğimi gösteriyordu. O sene okulda gerçekten de başarılı bir öğrenci oldum.
Lise birinci sınıfı Kıbrıs'ta bitirdikten sonra babamın tayini Kırklareli'ne çıktı. Oraya gelip bir yıl kaldık. Kırklareli'nde lise ikinci sınıfı okudum.
Kırklareli'ndeyken babam emekliliğini istedi. Babamın emeklilik işlemleri tamamlanıp da emekli olunca Antalya'ya taşınmaya karar verdik.
Antalya merkezinde bir ev kiraladık ve eşyalarımızı yerleştirdik. Ben lise üçüncü sınıfa başlayacaktım. Ama şimdi ne yapacağımız konusunda şaşkındık. Şimdiye kadar hep askeri lojmanlarda yaşamıştık. Babamın ve annemin arkadaşlarının çoğu askeriyede çalışan kişiler ve eşleriydi. Benim arkadaşlarımda hep askeri lojmanlarda yaşayan askerlerin çocukları olmuştu.
Комментариев нет:
Отправить комментарий